Ana içeriğe atla
(1923-2008)



ARSLAN KAYNARDAĞ’IN ÖZGEÇMİŞİ



Arslan Kaynardağ, babasının komutan olarak görevli bulunduğu Yemen’in başkenti San’a’da 1923’de doğdu.


İlk, orta ve lise öğrenimini, ailece yerleştikleri Kastamonu’da yaptı. Liseyi orada parasız yatılı okuyarak 1941’de bitirdi. Bir süre İstanbul’da Vakit ve Son Saat gazetelerinde çalıştı.
Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümü’ne bir yıl devam ettikten sonra 1944’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne yazıldı. Spinoza’nın Felsefesinde Doğruluk Kavramı konusundaki tezi ile 1948’de bu fakülteyi bitirdi.



Kısa bir süre yaptığı öğretmenlik ve çevirmenlikten sonra kitapçılık ve yayıncılık mesleğine yöneldi. 1957’de İstanbul’da Sahaflar Çarşısı’nda Elif Kitabevi’ni açtı ve burasını bir bilim ve kültür merkezi haline getirdi.



Kitapçılık yanında yayıncılığa da başladı, felsefe kitapları yayınladı. Gazete ve dergilerde yazı yazmayı bırakmayarak, başta felsefe, sonra tarih, eğitim, edebiyat, kitapçılık, folklor gibi konularda toplam sayısı yaklaşık 650’yi bulan yazı yazdı. Uzun yazılarının çoğu Türkiye’deki felsefe konusunda özgün araştırma ve incelemelerinin ürünüdür.x



Bir kültür tarihi ve yayıncılık dergisi olan Kitap Belleten’i 1961’de yayınladı (43 sayı). Şiir de yazdı, bestelenen şiirleri vardır.



Türkiye Felsefe Kurumu’nun onur üyesiydi. Bu kurumun İstanbul komitesi başkanlığına getirildi.

2002’de Antalya’da yapılan “Liselerarası Felsefe Etkinliği” ona saygı olarak düzenlenmişti. Yine Türkiye Felsefe Kurumu’nun uluslararası kültür kuruluşu UNESCO ile birlikte Haziran 2003’de Harran’da gerçekleştirdiği İlk Dünya Felsefe Günü Etkinliği’ne onur konuğu olarak katıldı.
Seminerler düzenledi, yurtdışındaki seminerlere, felsefe toplantılarına çağrıldı.



Arslan Kaynardağ’ın özel kitaplığı ile özel arşivinden de söz etmek gerekiyor:
Yıllarca büyük emek vererek biriktirip oluşturduğu büyük özel kitaplığı ile arşivi, Türkiye’de Osmanlı dönemi’nden günümüze kadar sürüp gelen felsefenin incelenip araştırılmasında büyük yardım sağlayacağı gibi, bir yönüyle de, Dünya felsefesi için çalışma yapacaklara yardım edecek niteliktedir.

Arslan Kaynardağ'ı 4 Haziran 2008'de kaybettik.


YAYINLANAN FELSEFE KİTAPLARI



Felsefecilerle Söyleşiler (1986),
Türkiye’de Felsefenin Kurumlaşması ve Türk Felsefe Kurumu’nun Tarihi (1992),
Kadın Felsefecilerimiz (1999),
Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde Felsefe (2002).


ÖTEKİ KONULARDA YAYINLANANLAR


Binbir Bilmece (1958),
Türkiye’de Shakespeare, Shakespeare’de Türkiye (1960),
Kitap Yılı Bibliyografyası (1974),
Sevgiler de Gündemdedir (şiirler-1979).

x “Üniversitelerimizde Ders Veren Alman Felsefe Profesörleri” konusundaki 32 sayfalık incelemesi, Türkiye Felsefe Kurumu’nun 1986’da yayınladığı Türk Felsefe Araştırmalarında ve Üniversite Öğretiminde Alman Filozofları başlıklı kitapta yer aldı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk yazın ve düşünce tarihinde ütopya

TÜRK YAZIN VE DÜŞÜNCE TARİHİNDE ÜTOPYA * ARSLAN KAYNARDAĞ Ünlü düşünür Thomas More İngiliz toplumunu eleştirmek için l644'te Ütopya adında bir kitap yazdı. Bir ada ve orada yaşayan insanları hayal edi­yordu. Bu mutlu toplumun temel özelliği eşitlik­ti. Herkes doğanın nimetlerinden, emeğin ürün­lerinden eşit pay alıyordu. Yunanca'dan türetilen "ütopya", iyi ülke anlamına geldiği gibi, "yok ülke" anlamına da gelmektedir, Yazar böylece ta­sarladığı olağanüstü toplumun gerçek değil, düş olduğunu anlatmak istemişti. Ütopya türüne giren yapıtlarda, eşitlik kadar bilime, bili­min sağladığı ilerlemeye de önem verilir. Bu nedenle 19. yüz­yılda gördüğümüz örneklerde "ütopya" ve "bilimkurgu" özel­likleri iç içe girmeye başlar. Çeşitli zamanlarda yazılmış ütopya kitaplarının temel özellikleri, bir düş toplumundan söz etmeleri, günün toplu­munu eleştirmeleri, eşitliği ve özgürlüğü savunmalarıdır. Bunlar, başta bilim ve ilerleme olmak üzere, halkın kim

Uğur Pişmanlık'ın yazısı: Felsefenin Dingin Sesi

FELSEFENİN DİNGİN SESİ: ARSLAN KAYNARDAĞ Uğur Pişmanlık Bir İsim: İlk Okuma… Felsefeye ilgi duymaktan öte, siyaset ile tanıştığım ilk gençlik yıllarında, siyaset yapmanın ve bir o kadar da dünyayı anlamanın bir yolu olarak felsefenin önemini öğrenmiştik. Özellikle sosyalist siyaset yapmak demek, sadece siyaset yapmak demek değil, siyaset yapmanın tarih, ekonomi, edebiyat ve felsefe bilmek anlamına geldiğini öğrenmiştim. Marx-Engel-Lenin ile Aristoteles, Platon, Sokrates gibi tanıdığımız isimler dışında Orhan Hançerlioğlu, Georges Politseire gibi o zaman ilk bildiğimiz isimlerdi. Bu alanda başka düşünürleri tanımak ise, okudukça ve araştırdıkça karşımıza çıkacaktı. Öyle de oldu ve okudukça Nermi Uygur’u, Aziz Çalışlar’ı, Afşar Timuçin’i ve Arslan Kaynardağ’ı tandık. Arslan Kaynardağ’ı ilk kez 1985-1991 yılları arasında “d” Yayınlarının çıkarttığı Felsefe Dergisi’ndeki yazılarıyla tanıdım. O yıllarda ben Felsefe Dergisi’nin Tarsus temsilcisi gibi çalışıyordum. Bana derginin her yeni sayı
Elif Kitabevinde... Doğan HIZLAN dhizlan@hurriyet.com.tr Felsefeyi seven ve sevdiren adam ÜNİVERSİTE yıllarımın unutamadığım kişiliklerinden biri de ebediyete uğurladığımız felsefeci Arslan Kaynardağ’dır (1923-2008). O da bildiklerini, inandıklarını söyleyen, yazan, bunun bedelini de yakınmadan ödeyen kuşaktandı.Ben tanıdığımda, Sahaflar Çarşısı’nda bir kitap sergisi vardı, yanlış anımsamıyorsam büyük bir masa üstünde kitapları sergilerdi. Sonraları bir dükkán kiraladı, Elif Kitabevi’ni açtı. Yaşamının ayrıntısını Zuhal Köseoğlu’nun Bir Felsefe Áşığıyla Candan Bir Söyleşisi’nde bulabilirsiniz.Ben okuduklarımın bir bölümünü kütüphaneci dostlarıma, bir bölümünü de iyi, bilgili kitapçılara borçluyum. Arslan Kaynardağ, bu tür bir kitapçıydı. Ama o yazardı. Gittiğimizde bize kitap tavsiye eder, neyi niçin okumamız gerektiği konusunda bizi aydınlatırdı. Ondan aldığım ilk kitap, Will Durant’ın The Story of Philosophy’siydi. Bir yılbaşı gecesini o kitabın bana